Perde Dünyadır Işık İse Ruh
Türkiye’nin ilk Karagöz okulu önümüzdeki Mart ayında ilk mezunlarını vermeye hazırlanıyor. Geçen Kasım ayında Çocuk Vakfı Kültürevi bünyesinde açılan ve amacı Karagöz kültürünü yaşatmak olan okulun genel sanat yönetmeni, günümüzün en kıdemli ustalarından Tacettin Diker.
Diker’in Karagöz serüvenü lise yıllarına dayanıyor. “Birer üniversiteydi onlar, kapatılmaları büyük hataydı, yazık oldu” dediği Halk Odalarından yetişiyor. Buralarda Hazım Bey, Camcı İrfan Bey gibi ustaları izleme fırsatı bulan Diker, 1973 yılında Devlet Tiyatrosu tarafından AKM’de açılan kursta Karagöz eğitimini tamamlıyor.
Diker’in bundan 25 yıl önce Yedikule’de verdiği bir gösteri sırasında Selim Naşit ve Erol Günaydın’dan aldığı davet üzerine Akbank Kültür etkinlikleri kapsamında başlayan Karagöz oyunları da halen devam etmekte. Bu süre içinde Metin Bey, Hasan Bey gibi ustaları yetiştiren Diker’in şu anki en büyük dileği, bugüne dek açılan Karagöz kurslarından farklı olarak ilk kez bir “okul” niteliği taşıyan bu yeni yapılanmanın gelecekte enstitü kimliği kazanması. Karagöz’e gönül veren ustalardan biri o ve şimdi bütün birikimini gençlerle paylaşmak, bu sanatı yaşatmak için savaşıyor.
Kimdir bu Karagöz ile Hacıvat?
Tacettin Diker : İkisi de halkın gönlünde yaşayan insanlar, ikisi de halk kahramanı. Hacıvat okumuş bir adam, zamanında üniversite bitirmiş. Karagöz ise okumamış belki ama halk arasında yetişmiş, akıl almaz badireler atlatmış ve her türlü olumsuzluğa bir çıkar yol bulmayı öğrenmiş. Çok saf bir kalbi var Karagöz’ün. İçiyle dışı bir, düşündüğünü
hemen söyler. Öte yandan kibarlığı ve “efendim” li konuşmaları yüzünden hep riyakarlıkla suçlanmış olmasına rağmen Hacıvat’da bir o kadar dürüst ve samimi.
Bu efendimler zaten Karagöz dilinin bir parçası değil mi?
Tacettin Diker :Tabii ki. Bunun riyakarlıkla filan bir ilgisi yok. Eski İstanbul’da kimse “efendim” siz söze başlamazdı ve en mükemmel, Karagöz oyununda gerçek İstanbul Türkçesi konuşulurdu. Ustalarımız İstanbul Türçesinin hakkını vermeyene perdeyi bırakmazlardı; çünkü Karagöz’ün İstanbul
dilini konuşan bir sanat olduğunu bilirlerdi.
Nasıl bir felsefesi var bu oyunun?
Tacettin Diker :Bütün perde gazellerinde olduğu gibi Karagöz’de de tasavvuf felsefesinin hakim olduğu söylenir. Burada perde Dünyadır ışık ise ruh. Figürler de insanları simgelerler. Işığı söndürdüğünüz an her şey ortadan kalkar. Diğer yandan Karagöz’ün eğitici bir sanat kolu olduğu da söylenebilir. “Okumamış bir insan kimi, nasıl eğitir” demeyin. Karagöz, yaşadığı olaylar, edindiğini gözlemlediğimiz deneyimleriyle biçimlendirir insanı. Cebinde on parası yoktur, karnı açtır, “Al şu parayı da falancanın işini bitir” derler ama yapmaz. O kadar sağduyulu ve insancıl bir adamdır. Örneğin “Ters Evlenme” oyununda sarhoşu içkiden vazgeçirmeye uğraşır ya da “Kanlı Nigar” daki kadınları doğru yola yönlendirmek için çaba gösterir. Hep bir mesajı vardır Karagöz’ün.
Biraz da işin teknik yönünden söz edermisiniz?
Tacettin Diker :Karagöz’ü tek kişi oynatır. Yanında ona yardım edenler, yani yardaklar vardır. Usta perdeye dönüp iki eliyle Karagöz’ü oynatmaya başladıktan sonra yardak da oyunun trafiğine göre yeri geldikçe tasvirleri vererek, figürleri değiştirerek ya da tef çalarak ona yardımcı olur. Karagözde musiki çok önemli olduğu için eşlik eden bir de saz ekibi varsa her şey mükemmel olur.
Peki Karagöz ustanın sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Tacettin Diker :Karagöz’de usta ile izleyici arasında perde vardır. Bu perde göz temasını engellediğinden izleyicinin tepkilerine göre oyunu yönlendirmede ustaya büyük iş düşer. Kendini tekrar etmemeye özen göstermelidir, çünkü izleyici aynı şeye beş kere gülemez. Karagöz doğaçlamaya dayanan bir oyun olduğundan ustanın birikim sahibi, günceli takip eden, espri yeteneğine sahip ve hazır cevap biri olması gerekir.
Türkiye’nin ilk Karagöz Okulunda genel sanat yönetmenliği görevini üstleniyorsunuz. Yeni ustalar yetiştirmek dışında, “Karagöz”ü yaşatmak adına yapmayı düşündüğünüz şeyler var mı?
Tacettin Diker :Bizim esas amacımız bir Karagöz enstitüsü kurmak, yani Karagöz’ü enstitüleştirmek. Bu işin literatürü var, piyes yazarlığı var, tasvir yapımı var, musikisi var. Karagöz’ün hakkını verebilmek için bir ustanın
bunların hepsinden anlaması gerekir. Ayrıca Ritter, Metin And ve Cevdet Kudret’in yazdıklarının dışında Karagöz’den geriye kalan hiçbir şey yok. Bir araya toplanıp bu sanatı konuşmanın, tartışmanın zamanı geldi artık.
Peki Karagöz’ü güncelleştirmek gibi bir kaygınız var mı?
Tacettin Diker :Karagöz’ün bir hali vardır ki tıpkı Shakespeare gibi, 700 yıllık Japon kukla oyunları gibi hiç değişmeden, olduğu gibi kalmalıdır. Kimse Karagöz’ün bu “müzelik” haline dokunmamalıdır. Ama diğer yandan da yeni nesillere sunabilmek için Karagöz’ü hem günümüze adapte etmek hem de oyunlarda gençlerin anlayabileceği bir dil kullanmak gerekir. Ben işe perde gazelini Türkçeleştirmekle, “Perde kurdum ışık yaktım, açıldı Bursa’da bahtım” diyerek başladım. Yavaş yavaş güncel konuları kullanmak için de çaba gösteriyorum. Örneğin perdeye kale kurdum, Karagöz’ü topçu gibi giydirdim. Sanırım başarılı da oldu. Zaten Karagöz oyununun içinde Anakronizm vardır. Tarih öncesinden bir adamı getirip bugünün insanının yanına koysanız bile garip durmaz.
Ropörtajı yapan:Fecir Alptekin Cumhuriyet gazetesi 17 Ocak 1998