Emin Şenyer geleneksel gölge oyunumuzu güncelleştirerek yaşatmaya çalışıyor
Gözümüzde canlandıralım…Geçmiş zaman…Ramazan gecelerinde sinemasız, tiyatrosuz halkın tek eğlencesinin Karagöz olduğu dönemler… ‘Göstermelik‘ nareke (kamıştan yapılmış bir çeşit düdük) ‘zırıltısı’ ve tef ‘velvelesi’nden sonra Hacıvat, şarkısını söylüyor ve kimbilir kaçıncı kez ‘Ne olur şu dört köşe perdede bana da bir arkadaş olsa, ah bana bir eğlence medet amannnn amannnn…’ diye Karagöz’e sesleniyor. Sonra gelsin ikilinin hırgürleri, taşlamaları;
gelsin gülmece, eğlenmece ve elbette düşünmece.
Mâlum zıt karakterlerdir Karagöz ile Hacıvat, tüm çatışmaları da bunun üzerine kuruludur. Karagöz dobra, biraz patavatsız, okumamış, halktan bir karakterdir. O yüzden de başı hep derde girer, yoksuldur, işsizdir. Hacıvat ise okumuşluğundan aldığı cesaretle yabancı sözcüklerle
konuşmayı pek sever. Alınteriyle kazanmaz. Karagöz’ü çalıştırarak sırtından geçinir. Düzenin adamıdır, eyyamcıdır. Çatışmaları bir yerde halkın sistemle hesaplaşmasıdır da.
Doğu kültürlerine özgü bir sanat olan gölge oyunlarının ortaya çıkışı hakkında bir çok rivayet vardır. Birine göre, eşinin ölümüyle yıkılan Çin hükümdarı Wu’yu (MÖ 140-87) teselli etmek isteyen Şav Vong adlı bir adamın, beyaz bir perdenin arkasından geçirdiği bir kadının
gölgesini ölen kadının hayâli diye sunmasıyla başlamıştır. Bir diğerine göreyse, 4. ve 5. yüzyıllarda Hindistan’dan Java’ya, oradan da batıya yayılmıştır.
Anadolu’ya nasıl geldi?
Gölge oyununun Türk toplumunda ne zaman başladığı da kesin olarak bilinmiyor. Çinlilerden Moğollara, onlardan da Türklere, Türk akınlarıyla da Batı’ya geçtiği düşünülüyor.
Türk halk kültüründe ‘Karagöz’ biçiminde ne zaman ortaya çıktığına gelince; en yaygın görüş Orhan Gazi döneminde (1324-1360) Bursa Ulucami inşaatının demirci ustası Kambur Balî Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil hacı İvaz’ın (Hacıvat) nükteli atışmalarından doğduğunu savunuyor.
Bu ikiliyi dinlemek isteyen işçiler işi gücü bırakınca inşaat yavaşlar. Öfkelenen padişah ikisini de idam ettirir -kimine göre de Karagöz idam edilmiş, Hacivat ise hac yolunda ölmüştür-. Oyun daha sonra kararından çok pişman olan padişahı teselli etmek için Şeyh Küşterî’nin
-günümüzde Karagöz perdesine Şeyh Küşterî meydanı deniliyor- beyaz sarığından yaptığı bir perdede çarıklarıyla iki kafadarı canlandırmasıyla ilden ile yayılır.
Prof.Dr. Metin And’a göre, gölge oyunu, 1517’de Mısır’ı fetheden Yavuz Sultan Selim’in Memlük sultanı Tumanbay’ı Roda adasında asılışını perdede canlandıran bir sanatçıyı, oğlu (Kanuni Sultan Süleyman)’ın da görmesi için İstanbula’a getirmesiyle Anadolu’ya girer. Evliya Çelebi’ye
göre ise Efelioğlu Hacı Eyvad (Hacıvat), Selçuklular çağında Mekke’den Bursa’ya gelip giden ve eşkiyalarca öldürülen Yorkça Halil’dir. Karagöz ise Bizans tekfuru Konstantin’in seyisi, Edirneli Kıptî Sofyozlu Balî çelebi’dir.
16. yüzyılda gölge oyununun Osmanlılarda başlıca eğlence sanatlarından olduğunu gösteren Şeyhülislam Ebussuut’un (1490-1574) gölge oyununu ibret gözüyle seyretmenin cezayı gerektirmeyeceği yolundaki fetvası gibi pek çok belge bulunuyor. 17. yüzyılda Evliya Çelebi
ve Naima’nın eserleriyle İstanbul’da bulunmuş Avrupalıların gezi kitapları ramazan, düğün, doğum ve sünnet dolayısıyla saray, konak ve kahvelerde Karagöz oynatıldığını doğruluyor.
19. yüzyıla gelince; 2. Mahmut, şehzadelerin sünnetinde onbir ayrı yerde Karagöz oynattırmış. Karagözcülere ilk sansür ve ceza Abdülaziz döneminde getirilirken, 2. Abdülhamit
döneminde Karagözcüler Mızıkayı Hümayun himayesine alınmış.
Bu dönemin karagözcülerinin kimisi tekkelerden (Şeyh Fehmi, Müştak baba), medreseden (Darphaneli Hafız, Hafız Mehmet), Enderundan (Enderunlu Hakkı ve Tevfik Efendi), katiplikten (Katip Salih), cerrahlıktan (Cerrah Salih), çoğu da esnaflıktan (Yorgancı Abdullah, Çilingir
Ohannes) gelmiş.
Günümüzde sayıları çok azalan (10-15 kişi) Karagöz ustalarından olan Emin Şenyer -Hocasının verdiği mahlâs ile Hayâlî Saraç Emin- ise bir ayakkabı ustası. Şenyer’in diğer sanatçılardan
farkı, Karagöz’ü günümüzde pek tercih edilmeyen asıl şekliyle oynatması:
‘Politik konulara girmeli’
“Gazetelerin, dergilerin, televizyonların olmadığı zamanlarda karagözcüler köşe yazarlarımız gibi siyasi ve toplumsal olayları yorumlar, kamuoyunun sesini duyururlarmış.
Karagöz’ün aslı budur. Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı Karagözcülerin taşlamalarının çok keskin bulunarak ağır cezalara çarptırılmalarıyla durum değişmiş ve suya sabuna dokunmayan çocuk oyunları şekliyle gelenekselleştirilmiş. Bugün ustaların çoğu Karagöz’ün politikayla ilgili
olmaması gerektiğini savunuyor. Ben öyle oynatmayı tercih etmiyorum.; Karagöz sadece çocuk oyunu değildir; halkın sesidir de, yani gerektiğinde politik konulara da girer, girmesi de gerekir.”
Eskiden karakterleri yine tek seslendirirmiş ama bir ince saz heyeti, bir kaç tane de yardımcının yer aldığı 8-10 kişilik topluluklarla oynatılırmış Karagöz, Şimdiyse ekonomik nedenlerden bu sayı iki kişiye düşmüş. Osmanlı imparatorluğu genişledikçe Rum, Çerkez,
Ermeni, Acem, Yahudi gibi tipler de zamanla perdedeki yerlerini almışlar.
Şenyer, Karagöz’ün bugüne de pekala uyarlanabileceğini, hatta yurtdışında da farklı etnik kökenlere sahip karakterlerin oyundaki yerlerini alabileceğini söylüyor.“Bu bir pop şarkıcısı, futbolcu, politikacı olabilir. Shakespeare’e bir sözcük dahi ekleyemezsiniz,
Karagöz’e ise diyaloglar, tipler katılabilir. Karagöz son derece açık bir tarz, Batı tiyatrosundan üstünlüğü de burada”.
Karagöz kültürünün sonraki kuşaklara aktarılması, giderek unutulmaması amacıyla internette bir site de hazırlayan Emin Şenyer, sitesi aracılığıyla isteyen herkese tüm bildiklerini anlatmaya, elindeki her türlü bilgiyi paylaşmaya hazır.
Ropörtajı yapan: Gamze Akdemir
3 Ağustos 2003 Cumhuriyet Gazetesi
Sanırım 1960’lı yıllarda Milliyet Gazetesi Karagöz konulu bir yarışma yapmıştı. Bu yarışmada Hidayet Gülen Öğretmenim de ödül alanlardan biriydi. Aynı yıllarda Olgunlaşma Enstitüsü salonlarında bir de deve derisinden işlenmiş Karagöz tiplemleriyle sergi düzenlemişti.
Bu konu ile ilgili yeterli bigi ne yazık ki bulamadım.
İLGİNİZE, SAYGILARLA..
Hasan Pekmezci