Karagöz’ün Osmanlı cemiyetindeki rolü

Tasavvufun, Karagöz’de birinci planı işgal ettiği zamanlarda cemiyetin Karagöz’e aksinin veya Karagöz’ün cemiyetle olan alakasının ikinci planda olduğuna şüphe yoktur. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş devirlerinde ve onu yakinen takip eden zamanda hicvin Karagöz’de yer etmediği muhakkaktır. O zamanın haleti ruhiyesine dini fikirlerin cezbesinin hakim bulunduğu düşünülecek olursa Karagöz’ü tasavvufi manasıyla, bir Yunan menbaının bu devre ait hayal oyunlarından bahsederken dediği gibi mürşit rolünü oynayan Hacıvat’ın günahkar Karagöz’ü “Târiki Hakka” davet etmesi(1) şeklinde kabul etmek lazımdır.
Karagöz’de hiciv içtimai şartların tahavvülü – Saray, medrese zümresiyle halk kütlesinin teşekkülü – ile başlamıştır diyebiliriz.
Kendisini halkın arasından çeken sarayda aristokrat ruhun teşekkülü medrese zihniyetinin muhitine tesir eden sultası kendisini göstermeye başladığı bir zamanda Karagöz tasavvufi manasını bir tarafa bırakarak, daha doğrusu ikinci plana terkederek yavaş yavaş satirik bir mahiyet iktisab etmeye başlıyor. Halk kütlelerinin şuuraltında toplanan buğuz ve adaveti Karagöz’ün tekerlemelerinde kendini gösterdiği gibi sarayın ve medresenin ulema ve aristokrat ruhu da mürai Hacıvat’ın lügatli ve süslü cümlelerinde canlanmaya başlıyor. Bu suretle Karagöz onyedinci asırdan itibaren tam manasıyla içtimai bir hicvin bütün kuvvetini gösteren her iki zümre (Saray ve Halk) için de aranılan bir oyun olarak kendini göstermiş bulunuyor.
“Gittikçe hududu genişlemiş bulunan imparatorluğa dahil olan gayri mütecanis unsurlar da Karagöz’e taklit unsuru olarak bol malzeme verirken Karagöz’ün kadrosunda Hacıvat, Karagöz’den başka dilleriyle, örf ve adetleriyle Çerkes, Rum, Ermeni, Arnavut, Yahudi gibi tiplerin yer almaya başladığını görüyoruz. Bu suretle hayalci zengin bir karakter kaynağı ile de baş başa kalmış olmanın havası içine girmiş oluyor. Kendisinden dinde, dilde, duyguda pek büyük ayrılıklar gösteren bu gayrı mütecanis anasıra halkın tahteşuurunda toplanan duygu hicve bürüneren Karagöz’ün kendine has cümleleri tekerlemeleri ile izhar yolunu göstermiş olacaktı. Artık zamanın birbirinden farklı olan hayatı ile vaka ve hadiseleriKaragöz perdesine Karagöz’ün görüş ve düşünüş menşurundan süzülerek aksedecektir. Ta ki on sekizinci asırdan beri bu güne kadar gelmiş olan tesbit edilmiş oyunlarda zamanın kararkterleri pek iyi görülmektedir.(2)
Fakir bir kahve salonundan muhteşem bir saray salonuna kadar sesini duyurmuş kendini dinletmiş olan Karagöz’de saray ve medrese, Hacıvat’ın edepli tavrındalügatli elfâzında kendini bulmuş ve kendi görüşüyle ulu orta her şeye burnunu sokan cahil Karagöz de küçük ve hâkir gördüğü halkı seyretmiş ve onunla alay etmiştir.
Diğer taraftan arkalıksız iskemlelerin doldurduğu bir kahvenin basık tavanlı çatısı altında oynayan Karagöz de halk dilini anlamadığı, riyakar tavrından tiksindiği Hacıvat ile alay ediyor, hiç bir kayda tabi olmak mahkumiyetini göstermeyen Karagöz’ün hürriyet ve nüktesinde kendinden parçalar ve Hacıvat’a inen şamarda da yüksek ve aristokrat tabakaya taşıdığı öcün öfkesini buluyordu.
Karagöz’ün mensup olduğu Osmanlı cemiyetinin temâşâ ihtiyacını temin etmesi ve umumi harbe kadar devamı, cemiyeti bütün örf ve adetleriyle, hadise ve vakalarıyla perdesine aksettirmiş olması ile izah olunabilir. Kanlı Nigar, Büyük Evlenme, Hamam, Şairler, Kanlı Kavak oyunlarında İstanbul hayatının bütün içtimai yaraları, eğlenceleri, düşünce ve itikatları bulunmaktadır. Bu hususta tetkikatını derinleştirmiş olan Sabri Esat Siyavuşgil eserinde “İstanbul’un hiç bir hâli yoktur ki bütün gizli tutulmak endişelerine rağmen ya bir muhaverenin yahut faslın mevzuunu teşkil etmesin” demektedir.
1768 Rus harbi sıralarındaimparatorluğun bir vilayeti olan Haleptehayal oyununun harpte muvaffak olamayan yeniçerileri perdesine aksettirmek suretiyle siyasi hicve yer vermiş olduğunu Russel isminde bir Avrupalıdan öğrenmiş bulunuyoruz. Hatta o zaman ticarette hileli bir şekilde iflas etmiş olanlara karşı Karagöz’ün tevcih ettiği istihza ve alan bunların hükümete şikayetini mucib olmuş ve hükümüt te bu gibi hicivlerin Karagöz’de bahis mevzuu edilmemesi için emirlerde bulunmuş.(3)
Karagöz’ün mahalli anasırı teşhir maksadıyla perdeye çıkardığı tiplerden başka Tuzsuz Deli Bekirde yeniçeri zorbalığını, Himmet Ağa‘nın teşhirinde de İstanbul’un taşra halkına karşı takındığı halin psikolojisini bulmaktayız.
Karagöz en kuvvetli inkişafını Osmanlı İmparatorluğu içinde bulmuş, asırlarca küçüklerin ve büyüklerin ihtiyaçlarına güldürerek, düşündürerek cevap vermiş ve halkın hissiyatının bir nevi tercümanı olmuştur.
İmparatorluk devirlerinde Nasrettin Hoca kadar geniş bir şöhret kazanan Karagöz Osmanlı cemiyetiyle birlikte eski kuvvet ve manasını kaybederek hemen hemen tarihe karışmıştır.

(1) Sabri Esat Siyavuşgil, (İstanbul’da Karagöz, Karagöz’de İstanbul) Sayfa 13
(2) a.g.y Sayfa 18
(3) Pertev Naili Boratav – Fakülte ders notları

Karagöz’de Halk Türküleri ve Halk Hikayeleri – Reşat Oğuz, Erciyes matbaası 1946

Summary
Review Date
Reviewed Item
Karagöz'ün Osmanlı cemiyetindeki rolü
Author Rating
51star1star1star1star1star

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir