Kırk yıllık karagözcüyüm. Kahvelerde, bahçelerde, çadırlarda, gazinolarda, sünnet düğünlerinde, okullarda, tiyatrolarda, radyolarda binlerce defa karagöz oynattım. Birçok yavruları ve büyükleri de kahkahalarla güldürdüm. İhtiyarlamadım,çünkü onlarla beraber ben de güldüm.En zevkli karagöz oynattığım zamanlar Ramazan ayları idi. Çünkü o aylarda-ne bileyim- seyirciler karagöz seyretmeye daha hazırlıklı görünüyorlardı.
Kırk yıllık karagözcü olduğumu söylerken, kırk yıl önce nasıl karagöz oynatıldığından da azıcık bahsedeyim diyorum.Hem eğlenir,gülersiniz.
40 YIL ÖNCE
Bundan kırk yıl öncesinde, yani birinci dünya harbi başlamadan önce İstanbul’un her semtinde birer hayâl perdesi kurulurdu. Ramazana dört gün kala herkes yerlerini hazırlar, kış mevsimi ise kahvelerde ve muntazam çadırlarda, yaz mevsimi ise hem kahvelerde hem de bahçelerde tertibat alınırdı. Zaptiye nezaretine birer dilekçe verilir, dilekçeler polis müdürlüğüne, oradan da polis merkezine ve oradan da karakollara havale edilir, tahkikat başlardı. Karagöz oynatmak için zaptiyenin ileri sürdüğü şartlar da şöyle:
1)Oyun yerleri cami, tekke ve mekteplere en az kırk metre uzakta olacaktır.
2)Bu yerleri tutanlar eshabı namustan olacak ve hiçbir suç ile mahkum bulunmayacak.
3)Karagözcünün elinde vesikası olacak.
Bu vesika Karagözcüye hükümetçe inceden inceye tahkikat yapıldıktan sonra verilirdi. Benim vesikamda neler yazılı olduğunu bilmek ister misiniz?
“Mevlevihane kapısı kurbinde Velet Karabaş mahallesinde Çarıkhane sokağında 16 numaralı hanede mukim bâlâya fotoğrafı mevzu Ali Efendiye edep ve terbiye dairesinde hikaye söylemek, meddahlık etmek ve hayâl oynatmak için müsaade edildiğini nâtık işbu vesika itâ kılındı.“
2 Nisan 1340
Polis Müdürlüğü
Fakat bununla iş bitti mi bakalım?.. Ne gezer!.. Bir dilekçe de ait olduğu Belediye Reisliğine verilecek… Haydi oraya taşınırdık. Orada da şöyle tahkikat yapılırdı:
1)Karagöz oynatılan yer sıhhate muzır mıdır?
2)Yangın olduğu zaman kaçmak için iki kapısı var mıdır?
3)Yangın söndürmek için tertibat alınmış mıdır?
Bu tahkikat da tamamlanıp ruhsat tezkeresi (yerine göre 450, 300 veya 150 kuruş mukabilinde) alındıktan sonra Karagöz (yahut o zamanki tabiriyle hayâl) oynatmaya mezun olurduk. Ama bütün bu işler Ramazana on gün kalıncaya kadar arkasını kovalamak suretiyle zor biterdi. Ha şunu unuttum, Karagöz oynatmak için aldığımız izin tezkeresine para verdikten sonra, Darülacezeye da aynı miktarda bir şey öderdik. Ama bunu seve seve verirdik. Çünkü -takılmak gibi olmasın ama- bir çok “hayâli“lerimiz, yani karagözcülerimiz gözlerini Darülacezede kapamıştır.
Büyük usta Hayâli Küçük Ali (Mehmet Muhittin Sevilen 1886-1974)
OYUNA HAZIRLIK
Şimdi gelelim, izin alıp yer tutulduktan sonraki hazırlıklara.. Artık neresi nasip olursa, kahve mi, çadır mı, kapısına şöyle bir levha asılırdı:
“Hulülüyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı şerifin birinci gecesinden nihayetine kadar işbu mahallede Hayali-i şehir filan..efendi tarafından Karagöz oynatılacağından teşrif buyuracak zevatı kiramın ezher cihet memnun kalacakları bedihidir..
KARAGÖZ İLANLARI
Artık gelip geçenin, bilhassa babalarının elinden tutup tintin dolaşan çocukların heyecanını tasavvur edebilirsiniz. Minarelerde kandillerin yanması bekleniyor. Fırınlardan burcu burcu Ramazan yumurtalı pidelerinin kokuları geliyor. Yağlı, susamlı simitler, cami avlularında kurulmuş sergilerde erik, çilek, kayısı, portakal reçelleri… Türlü pestiller, kangal kangal sucuklar, pastırmalar. Artık Ramazan eni konu gelmiştir. Eğer müsaade ederseniz, size bundan kırk yıl önce oynattığım bir Karagöz çadırının kapısındaki ilânımın da bir örneğini vereyim.
Hayali-i Şehir Küçük Ali Efendi
BU GECE Saat 3 de
MANDIRA SAFASI
4 Perde
Balet Kantolar Çengi
1 perde 3 perde 1 perde
Perde aralarında ve perde açılmazdan evvel 5 kişilik Bir incesaz tarafından icrayı âhenk edileceğinden Teşrife rağbet buyuracak erbab-ı zevkin ezher cihet Memnun kalacakları bedihidir.
Hayâli Küçük Ali
Türk Folklor Araştırmaları Dergisi No:140 Mart 1961