Türk folkloru motifleri gibi Karagöz temaları da modern bir sahne görüşü ile ele alınıp işlenirse, eski veya muhayyel bir zaman çerçevesi içinde bugünkü dünya ahvalini, bugünkü toplum nükte ve hicivlerini aksettirebilir. Ama bu nasıl olur ve nasıl olmalıdır; İşte Türk tiyatro yazarlarının kudreti burada kendisini gösterecektir.
Herhalde dikkat etmişsinizdir, bizde adapte edilmiş bir çok Fransız komedilerinin içine ya bir Rum terzi veya hizmetçi, Yahudi tüccar veya murabahacı, bir Ermeni doktor veya ispritizmacı, bir Ermeni madam, bir Kürt kapıcı, bir kopuk, bir mahalle karısı v.s sıkıştırmadan o eser yürümez. Büyük Türk aktörü Behzat Budak da büyük şöhretine “Kayseri Gülleri”ndeki Bodos Ağa rolü ile ayak atmamışmıdır? Rahmetli Hüseyin Suat Beyin, Belçika’lı müellif Fransız-Fonson ile Fernand Wichelerin müşterek eseri olan “Le mariage de Mademosielle Beulemans” isimli komedilerinin adapte ettiği bu çok eğlenceli oyun, Darülbedayideki temsilinden otuz şu kadar sene sonra Şehir Tiyatrosunda tekrar oynandığı zaman aynı rağbetle karşılanmadı mı? Aslında Fransızcası, Belçikalı aksanı ile oynanan tipin bizde Kayseri ağzıyla oynanması ortaya Behzatın sanatı sayesinde öyle bir Bodos Ağa çıkartmıştı ki, seyrine doyum olmadı. Ama hakikati ararsanız Bodos Ağa Karagöz ve ortaoyunundaki Kayseriliden başka nedir? Bu tip, modern bir Avrupa piyesine, hem de bütün dünya sahnelerinde oynayan bir piyese uydurulmuş ve muvaffak da olmuştur.Bugün de radyonun banka skeçlerinde hala bir mahalle karısı, şoför veya balıkçı olan bir külhanbeyi, sonra Ermeni yaşlı bir madam ve bir Arap bacı tekerlemeleri dinlemiyor muyuz? Hatta ortaoyununda olduğu gibi bu tipleri birkaç tanınmış artistimiz bu skeçlerde bir rol ihtisası halinde sürüklemiyorlar mı? Ee, mesele meydanda! Bu roller Karagöz ve ortaoyununa bağlı tiplerin devamından başka bir şey midir? O halde işi esasından tutarak, Karagöz tiplerini, Tiryakisi, Himmet dayısı, Beberuhisi, Tuzsuz Deli Bekiri, Rumelilisi, Arabı, Acemi, hâsılı bütün tipleri ile bir araya getirmeyi ve bunlardan bir bütün halinde dört başı mâmur bir Türk komedisi çıkarmayı neden düşünmüyoruz?
Burada, bir Türk balesinin de her şeyden önce çengi kollarından da çıkarılabileceğini de hatırlatmak isteriz. Bu, her bakımdan, tamamıyla bizim malımız, bizim geleneğimiz bir baleye en güzel figürleri, motifleri ve mevzuları verebilir. İşte karagözde çeşitli anekdotlar arasına sıkışabilecek olan bu çengi de vardır. Fakat bunu modern bir bale şekline sokabilmek için bir
Serge Lifar, bir Jean Babilee gibi üstatların bizde de yetişmesi, batı müziği üstatlarımızın da onlara buna göre besteler hazırlamaları ne kadar özlenir. Bütün halk oyunlarımız için de bir temenni olan böyle bir Türk balesi, görülüyor ki Karagöz oyunlarının finallerinden bile bize ilham verebilir. Aynı zamanda, bu çengi mevzuu başlı başına bir Türk komedisi ve opereti de
yaratabilir. O zaman, Diğer karagöz tipleri başrole geçen çenginin etrafında komediyi yürütürler.
Hele Karagöz oyunlarının en belli başlı olanlarından birer senaryo vücuda getirmek ve bu senaryoları 17. ve 18. yüzyılın yahut daha eski devirlerin çerçevesi içinde birer gülünçlü
vak’a ile hareketlendirmek biraz düşünülürse pek o kadar güç bir iş olmasa gerektir. Bundan başka, karagöz tiplerini muhayyel bir alemde, bir masal ve rüya aleminde yaşatmak mümkündür. Renk, şiir, fantezi içinde Türk mizahı ve nüktesi bu oyunların temekli olacaktır. İş, kolları sıvamakta ve başarmaktadır.
Doğrudan doğruya Karagöz oyunlarından, bu oyunların belli başlılarından seçeceğimiz mevzularda da yürünecek yol budur. Teknik, modern tiyatro tekniği; Ruh, tamamiyle Türk.. Fakat bu mâlum karagöz oyunlarının içinde dolaşacak olan tipler birer sembol halinde bugünkü zevkimize göre ayarlanacak hatta dünya çapında hadiselere kadar hicvini genişletebilecektir. Mesela karagözün küpe binip havalanan cadısı pekâlâ bir mevzu teşkil edebilir.
Bu yazıya son vermeden şu noktayı da bilhassa belirtmek isterim. Karagöz tiplerini mutlaka asıllarındaki hüviyetleri ile olduğu gibi almaya lüzum yoktur. Beberuhi sırnaşıktır anladık. Fakat istersek onu bir riyakar hatta casus da yapabiliriz. Bu karakterin de bu tarafa temayülü vardır. Demek ki, karakterler üzerinde işlenebilir. Hele Karagözü Enderun efendisi Hacıvat’ın karşısında hem hâlis halk adamı olarak tanımak, hem de eski karagözcülerimizin
onu kötü bir itiyatla ifrata vara vara en kaba bir adam gibi göstermelerini kabul etmek hiç doğru olamaz..
Halit Fahri OZANSOY
Türk Folklor araştırmaları Dergisi No:173 Aralık 1963