Eski devirlerde bir Karagöz oyunu

Ramazan geceleri Karagöz oyunlarının en sadık seyircisi ve bu oyunun oynadığı yerlerin en devamlı misafiri oldum. Karagöz’ü görmediğim akşamlar sanki haram olacakmış gibi davetli olduğum evlerdeki iftar sofrasından kalkar kalkmaz eğer Karagöz orada oynatılacaksa kalıp en öne geçer, değilse civarda Karagöz oynatılan kahveye koşarak kendime derhal önde iyi bir yer temine çalışırdım.

Karagöz’ün menşeine dair türlü rivayetler var. Bunlardan biri Karagöz’ün Çin’den geldiğini öne sürer. Milattan önce 121 senesinde ortaya çıkmıştır. Çin imparatoru ölen karısının hayaliyle tutuşurken bir oyuncu perde arkasından imparatora onun hayalini gösterirmiş. Sonradan bu bir oyun olarak yerleşmiş. İlkin kaba kağıttan yapılan hayal tasvirleri zamanla deriden yapılmaya başlanmış. İyi ahlak bir insan, kötü ahlak ise bir ifrit şeklinde resmedilirmiş. Bu oyun Çin’den bütün dünyaya yayılmış.

Başka bir rivayete göre de çok eskiden Orta Asya Türkleri tarafından bilinen bu oyun Şeyh Küşteri adında bir zat tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu oyun nereden çıkmışsa çıkmış, Türkiye’de çok tutulmuş, adeta Türk’ün malı olmuş bir oyundur.

Karagöz’ü oynatan esas bir kişiyse de bir kaç yardağı vardır, oynatana usta denir. Ustanın bir çırağı, bir sandıkçısı, iki yardağı ve bir hamalı vardır. Usta az çok okumuş, edebiyattan, musikiden anlar, sesi güzel bir zattır. Gayet zeki ve hazırcevaptır. Her türlü insan ve hayvan taklitlerini yapabilir. Çırak sıra ile tasvirleri ustaya yetiştirir, işi bitenleri kaldırır. Sandıkçı bu malzemeyi muhafaza eder. Birinci yardak şarkı söyler, ikinci yardak def çalar. Hamal da malum, malzemeyi taşır.

Oyun başlarken beyaz perde ayrıca küçük bir perde ile örtülüdür. İlkin bu örti kalkar, Işıklı perde üzerinde göstermelik denilen şekil görünür. Bu, ya bir bahçe veya bir demet çiçek, yahut da bir konak tasviridir. Oyunlar bir ilgisi yoktur. Karagöz faslı zırıltı sesi çıkarılarak, göstermeliğin kaldırılmasıyla başlar. Çeşit çeşit Karagöz oyunları vardır. Bunların hepsinde önce Hacıvat gazelini söyleyerek gelir ve;
Perde kurdum şem’a yaktım gösteririm zılli hayal
Şeyh-i ekber Küşteri’nindir bu ibret perdesi
diyerek gazelini bitirdikten sonra ;
Yar bana bir eğlence, yar!… diye bağırınca Karagöz sağ üst köşeden başını uzatır.;
Patlama geliyorum, diyerek yere iner ve bir muhavere başlar.
Hacıvat: Akşam şerifler hayırlar olsun
Karagöz: Hoş geldiniz safa geldiniz
Hacıvat: Keyifler iyidir inşallah
Karagöz: Çok şükür efendim
Hacıvat: Efendim geçen günkü yağmurda malum ya evin kiremitleri filan kırılmış, bütün yağmur evin içine akmış, bari bir iki dülger çağırayım da yıkık yerlerini yaptırayım dedim, evi bir güzelce tamir ettirdim
Karagöz: Güle güle yak, otur da keyfine bak
Hacıvat: Bu evi yeni yaptırdım, öyle denmez karagöz
Karagöz: Ya nasıl derler?
Hacıvat: Oh, oh maşallah pek memnun oldum, güle güle oturunuz, içinden hiç eksik olmayınız demek istemez mi?
Karagöz: Olur efendim olur
Hacıvat: Sonra birader, alacaklının biri Hacıvat zenginleşmiş, ev yaptırıyor deyip para almaya geldi, benim de param bitmiş olduğundan alacaklı ile boğaz boğaza kavga ettik, sonra dava açıp beni hapse attılar.
Karagöz: Oh, oh maşallah pek memnun oldum, güle güle oturunuz, içinden hiç eksik olmayınız
Hacıvat: Aman birader hapisteyim hapiste
Karagöz: Oh oh maşallah, hiç çıkmazsınız inşallah
Hacıvat: Aman birader öyle demezler
Karagöz: Ya nasıl derler, ne bileyim ben sen öğrettin
Hacıvat: Ben öğrettimse ev için öğrettim, buna öyle demezler
Karagöz: Ne derler bakayım
Hacıvat: İnşallah efendim yakında biri sebep olur da çıkarsınız, meraklanmayın. İnşallah ötekini de çıkarırlar efendim.
Karagöz: İnşallah efendim
Hacıvat: Sonra Karagözüm, ne ise, bizi hapisten çıkardılar, ben de o sevinçle koşa koşa eve gelirken fırıncının biri fırından ekmek çıkarıyormuş, acele ile küreğin sapı gözüme girip bir gözümü çıkarmaz mı?
Karagöz: İnşallah efendim, yakında biri sebep olur da ötekini de çıkarırlar
Hacıvat: Aman Karagözüm insaf, öyle demezler
Karagöz: Ya nasıl derler, ne bileyim sen öyle öğrettin
Hacıvat: İyi ama ben öğrettimse hapishane için öğrettim
Karagöz: Peki öyle derim inşallah
Hacıvat: Aman efendim, başıma bir fes almıştım da, yorgunluk atmak için Karagözüme uğrayayım dedim
Karagöz: Ne yapayım fes aldınsa?
Hacıvat: Yahu Karagözüm hiç öyle derler mi
Karagöz: Ya nasıl derler
Hacıvat: Güle güle başında paralansın demek yok mu?
Karagöz: Güle güle başında paralansın
Hacıvat: Ha aferin, işte böyle demeli, derken Karagözüm bu işler oladursun, evde odun bitmiş, biraz odun al dediler, oduncuya gidip beş on çeki odun aldım.
Karagöz: Güle güle başında paralansın
Hacıvat: Aman Karagöz öyle demezler
Karagöz: Ne bileyim ben, sen öğrettin
Oyun böylece devam eder, ve sonunda Hacıvat’ın;
Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman! Sözleriyle nihayet bulur.

Hayat dergisi, sayı:5, 23 Ocak 1964

Summary
Review Date
Reviewed Item
Eski devirlerde bir Karagöz oyunu
Author Rating
51star1star1star1star1star

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir