Kanlı Kavak

Tasvirler
Karagöz
Hacivat
Çarpık Karagöz
Çarpık Hacıvat
Aşık Hasan
Muslu
Cin
Bayram Ağa
Ramazan Ağa
Kavak Ağacı

Nâreke zırıltısı ve tef velvelesi ile göstermelik kalkar, Hacıvat semai söyleyerek gelir

(Semai: Makam Ferahnak) Sözü canları bağışlar

Şarkı bittikten sonra Hacıvat perde gazelini okur, perde gazeli bittikten sonra devamla;

Hacıvat: Huzuru haziran cemiyeti irfan vakt-i safayı merdan, laindir dinsizdir münafıktır şeytan, şeytanın dinsizliğine, rahmanın birliğine, bizi seyre gelen dostların sağlığına, ne olur şu dört köşe perdede bana da bir arkadaş olsa, eli temiz, yüzü temiz, sözleri tatlı
Karagöz: (penceresinden) Hoş geldin ıspanak suratlı
Hacıvat: Bir yâri vefaşiarım olsa, şu dört köşe perde üzre ayak bassa, o söylese ben dinlesem, haddim olmayarak bendeniz söylesem, bizi seyreden dostlar da sefayab olsa, diyelim işimizi mevlam rast getire ah bana bir eğlence medetttttt
Karagöz: (içerden) geliyorum, geliyorum
Hacıvat: Aman bana bir eğlenceeee
Karagöz: (aşağıya tlar, boğuşurlarken) Dur Hacıvat şaka yaptım
Hacıvat: Bırak birader sakalımı yoldun (kaçar)
Karagöz: (yerde sırt üstü yatar) Off amann, öldüm bayıldım, eski hasırlar gibi yerlere yayıldım (ayağa kalkar) seni gidi utanmaz arlanmaz, bacası çökmüş, çatısı yıkılmış, kiremidi kalmamış çingene mutfağı kıyafetli adam seni, hele bir daha gel bak…
Hacıvat: (gelir) Vay Karagözüm, maşallah maşallah akşamı şerifler hayır olsun
Karagöz: Senin de silsileni sansarlar boğsun
Hacıvat: (kızgın) Bak Karagöz böyle gelir gelmez bana vurmaya hakkın yok
Karagöz: Sen de şu yumruğu al da burnuna sok (vurur)
Hacıvat: A birader, ben şuraya gelir gelmez bir vaveyladır koptu
Karagöz: Nerden koptu?
Hacıvat: Ne?
Karagöz: O mor leylak
Hacıvat: Bak Karagözüm bu akşam mübarek Ramazanın on sekizinci gecesi, cenabı hak cemil cümlemizi çok senelere yetiştirsin
Karagöz: Amin
Hacıvat: Sen davul çalmasını bilir misin?
Karagöz: Haydi doğru hapise
Hacıvat: Ne hapsi Karagözüm?
Karagöz: Bekçinin davulunu çalayım da, polisler yakalasın öyle mi?
Hacıvat: Yani Karagözüm ramazan davulcularının çaldığı gibi?
Karagöz: Haaa! Onu yaparım
Hacıvat: Davulun var mı?
Karagöz: Var ya
Hacıvat: Hadi al da gel
Karagöz: Ne olacak?
Hacıvat: Mahalle mahalle dolaşırız, sen davul çalarsın, ben de maniler söylerim, beş on kuruş para kazanırız, haydi git de davulunu al
Karagöz: Olur (eve girer) Yahuuuu
Karagözün Karısı: (içerden) Huuu
Karagöz: (içerden) Şu davulu ver
Karagözün Karısı: (içerden) Aaa, ben onu kırdım, kasnağınla su ısıttım, çocuğun bezlerini yıkadım
Karagöz: (içerden) İyi halt ettin
Karagözün Karısı: (içerden) Ne yapacaktın davulu?
Karagöz: (içerden) Hacıvatla sokaklarda mani söyleyip para kazanacaktık, sana da fistanlık alacaktım
Karagözün Karısı: (içerden) Öyleyse şaka söyledim, kömürlükte duruyor, git de al
Karagöz: Haa şöyle (davulla meydana gelir) Geldim Hacıvat
Hacıvat: Hadi Karagözüm, şurdan aşağı mahalleye gidelim, gel benimle (birkaç kere giderler gelirler)
Karagöz: Daha gidecek miyiz, yoruldum be (yere oturur)
Hacıvat: Kalk Karagözüm işte geldik, haydi başla çalmaya
Karagöz: (hem söyler, hem çalar) Güm be de güm güm, güm bede güm güm
Hacıvat: Size geldim size geldim, İnci mercan dize geldim
Karagöz: (çalar)
Hacıvat: Benim güzel komşularım, Arzulayıp size geldim
Karagöz: (hem söyler, hem çalar) Güm be de güm güm, güm bede güm güm
Hacıvat: Başta sarık büklüm büklüm, Sırtımda davuldur yüküm, Benim güzel komşularım, Hele selamın aleyküm
Karagöz: Aleyküm selam, güm bede güm güm
Hacıvat: Merdane beyim merdane, Altın saatler gerdane, Benim beyimi sorarsanız, Semt ü civarda bir tane
Karagöz: Güm be de güm güm, güm bede güm güm
Hacıvat: Yeni cami direk ister, Söylemeye yürek ister, Benim karnım toktur amma, Arkadaşım börek ister
Karagöz: Amin Hacıvat aminn güm bede güm güm, güm bede güm güm
Hacıvat: Havaya attım fişeği, Döndü dolaştı köşeyi, Arkadaşımı sorarsanız, Paçacının kör eşeği
Karagöz: Bunda halt ettin, tokmak kafana geliyor haaa
Hacıvat: Aman Karagöz çal, bak hanımlar gülüyor
Karagöz: Ben eşek olduktan sonra herkes güler
Hacıvat: Canım sen aldırma çalmana bak
Karagöz: Bir daha böyle halt karıştırma tepelerim haaa Güm be de güm güm, güm bede güm güm
Hacıvat: Kağıttan fener yaparım, Daracık sokaklara saparım, Arkadaşım ayı olmuş,Burnuna halka takarım
Karagöz: (kızgın) Kerata halkayı babanın burnuna tak, şimdi kafana tokmak geliyor haaa
Hacıvat: Sen çal canım. Bak herkes gülüyor, çal sen çal
Karagöz: Olur. (çalar) Güm be de güm bede güm
Hacıvat: Şekerim var ezilecek, Tülbentlerden süzülecek, Bekletmeyin iki gözüm, Çok yerim var gezilecek
Karagöz: (hem söyler, hem çalar) Güm be de güm güm be de güm
Hacıvat: Ayna camlar açılır, Çil paralar saçılır, Beyimin gönlü olunca, Kesenin ağzı açılır
Karagöz: Açılırrrrr….. Güm be de güm güm, güm be de güm güm
Zenne: (içerden) Bekçi baba biraz gelirmisiniz
Hacıvat: Geleyim efendim (gider)
Zenne: (içerden) Alınız şu parayı, size layık değil ama kusura bakmayınız
Hacıvat: Aman efendim, ne zahmet ne zahmet…
Karagöz: Parayı alıyor, bir de kedi gibi ne zahmet ne zahmet diyor.
Hacıvat: Bahşişim aldım bergüzar, Sizleri eylemem inkar, Veren eller dert görmesin, Hak bereket versin settar
Hacıvat: Ben söyledim bahşişimi aldım, sen de söyle sen de al (gider)
Karagöz: Şey… Hacıvat… Gitti kerata (çalar) Güm be de güm güm, güm be de güm güm… Dizimde derman bitti, Kargalar başıma etti, O sahtekar Hacıvat, Bana para vermeden gitti, Güm be de güm güm, güm be de güm gümmmm…….
Zenne: (içerden) Bana bak davulcu, başımız ağrıyor, git başka yerde çal…
Karagöz: Hacıvat paraları aldı, savuştu gitti, bana metelik vermedi
Zenne: (içerden) Sen ne istiyorsun?
Karagöz: Bana da para verin
Zenne: (içerden) Ahçıbaşı o bulaşık tenceresini getir, şunun kafasına dök de gitsin
Karagöz: Hay inayetinizle yerin dibine geçin (gider)
Aşağıdaki türkü söylenirken perdenin ortasına kavak ağacı konur
Esirin oldum ey zülfü kemedim
Karagöz: Aman kolum kanadım, başım gözüm vay vay vay
Hacıvat: (gelir) Ne oldun Karagözüm?
Karagöz: (ayağa kalkarak) Bu ağacı buraya kim dikmiş?
Hacıvat: Ne oldu?
Karagöz: Ne olacak, atlayım dedim, üstüne düştüm, az daha kafam patlayacaktı
Hacıvat: Bunun adına kanlı kavak derler, bu ağaç Serez’le Selanik arasında netameli bir ağaçtır, bunun altından çifte gelen tek gider, tek gelen hiç gider, sen bunun altında çok dolaşma, sonra karışmam (gider)
Karagöz: Hay uydurukçu herif hay, bir alay yalanları uydurdu gitti (ağaca bakarak) Oooo… Burada bir çeşme var. Şundan bir su içeyim. (ağzını çeşmeye yanaştırıken başına vururlar) Aman kafama kim vurdu? (arkasına ve yukarıya bakarak) burda kimseler de yok. Lakin kafama kim vurdu? Belki çocuklar taş atmışlardır. Çeşmenin suyu da soğukmuş, hele biraz daha içeyim.
Karagöz: (tam su içerken vururlar) Ay aman gene vurdular, neme lazım buradan savuşmalı, Hacıvat buralarda durma demişti (gider)
Aşık Hasan oğlu Muslu ile aşağıdaki türküyü söyleyerek gelirler
(Makam: Beyâti) Mor menekşe boynun eğmiş
Aşık Hasan: Bana bak oğlum Muslu, öyle bir yere geldik ki, buradan çift gelen tek gider, tek gelen hiç gider. Sen şöyle önüme geç oğlum.
Muslu: Babacığım arkanızdan geliyorum, hiç küçükler büyüğünün önüne geçer mi?
Aşık Hasan: Sen şimdi beni dinle geç önüme, burası bir netameli yerdir, sonra seni çalarlar (cin gelir Muslu’yu götürür)
Aşık Hasan: Haydi oglum geç önüme, oglum Muslu
Karagöz: (pencereden) Hey hemşehri, burada musluk yok, şurada çeşme var, orada takili musluk (çekilir)
Aşık Hasan: Ah zalim Kavak, budagin kirilsin, yapraklarin solsun, oglum Muslu…
Karagöz: (pencereden) Baba burada musluk falan yok
Aşık Hasan: Musluk degil, benim oglumun adi Muslu, bu zalim kavak oglumu aldi gitti benim cigerimi, dağladı
Karagöz: Yaaa?… Demek bu kantaronlu kavagin hirsizligi da var ha?
Aşık Hasan: Sazimla şu zalim kavaga yalvarayim, belki insafa gelir de oglumu bana bagişlar.

(Saz divan havasi çalar)
Hak dost
Vurma zalim nişterin, Lokman’a dünya kalmadı,
Şah-i alem hem veli Süleyman’a dünya kalmadı
Hak dost:
Kırılsın dalların yaprakların hazan olsun,
Zalim kavak nittin benim Muslu’mu

Kavak:
Niçin feryad edersin Aşık Hasan
Nidelim senin muslunu be hey avanak

Aşık Hasan:
Hak dost:
Tutar seni intizarım, kurur dalın budağın
Zalim kavak nittin benim muslumu

Kavak:
Intizar etme Aşık, bende oglun yok
Var yürü git altımdan bende Muslu’n yoktur

(Cin Muslu’yu getirir)
Aşık Hasan: Ah oglum Muslum nerelerdesin acep?
Muslu: Buradayim baba
Aşık Hasan: Oglum nerdesin, geç önüme
Muslu: Peki babacigim (önüne geçer)
Aşık Hasan: nerelere gittin oglum?
Muslu: Beni götürdüler şeker verdiler, şerbet verdiler, tekrar buraya getirdiler
Aşık Hasan: Haydi oglum buralardan gidelim

(Türkü söyleyerek giderler)Senin yazın kışa benzer

Karagöz: Ey kantaronlu kavak, sen adamin muslugunu çalarsin, benim de enseme konarsin. (yilan dallar arasindan; dizssssttttt) (karagöz korkar) kişş kişşş… Aaaaa… Gitmiyor. Ben sana şimdi gösteririm. Şurada bacanin üstündeki leylegi getiririm sen görürsün (gider, leylekle gelir) göreyim seni akbaba, şunu becer (leylek uçar, yilani yakalr, biraz boguşurlar, gagasina alir, uçar gider) Seni gidi muzur hayvan seni, haydi ugurlar olsun, gelelim şimdi kantoronlu kavak sana, seni kökünden keser kişin yakarim (yukardan cin gelir, Karagöz’ü kapar götürür, çarpık olarak geri getirir bırakır gider) Oh çabuk kurtuldum elinden, ne acaip şeymiş o, ama benim kollarım oynamıyor (başını eğip kendine bakarak ağlar) Eyvahhh ben çarpılmışım, Ay Hacıvat geliyor.
Hacıvat: Karagöz, bu halin ne?
Karagöz: Sorma Hacıvat sorma, bir zırıltı geldi beni aldı götürdü, işte bu hâle koydu
Hacıvat: Ben sana demedim mi buralarda dolaşma diye, bu ağaca ilişme diye, var hâlini gör
Karagöz: Kuzum Hacıvat bana bir çare bul
Hacıvat: Öğütle uslanmayanı tekdir ederler, tekdirle de uslanmazsa döverler. Benim öğüdümü tutmadın dayak yedin
Karagöz: Kuzum Hacıvat bana bir çare bul
Hacıvat: Gene senin bu haline acıdım, ben dua ederim sen yalnız amin de, başka lakırdı karıştırma
Karagöz: Olur karıştırmam, yalnız amin derim, haydi amin amiiinnnn
Hacıvat: (Makam ile) El-cinni, melâcinni, Amin desene Karagöz
Karagöz: Amin aminnn
Hacıvat: El cinni, melâcinni, kör cinni Amin deee
Karagöz: Amin topal cinnii
Hacıvat: Aman birader, sen yalnız amin de başka lakırdı karıştırma
Karagöz: Karıştırmam, yalnız amin
Hacıvat: Estane, mestane, kuzu kuzu kestane
Karagöz: Amin, kuzu kebabı şamfıstıkk
Hacıvat: Aman Karagözüm başka lakırdı karıştırma, sonra cinler kızarlar, beni de senin gibi yaparlar
Karagöz: (hafif sesle) İnşallahh! Amin aminnn
Hacıvat: Ne dedin?
Karagöz: Amin dedim amin
Hacıvat: El cinni, mela cinni, kör cinni, estane mestane kuru kuzu kestane
Karagöz: Amin, amin, kabak çekirdeği, sarı leblebi amiinn
Hacıvat: Aman Karagöz başka lakırdı karıştırma, cinler kızarlar, beni de senin gibi yaparlar, sonra ben ne yaparım
Karagöz: Karıştırmam, daha beter olursun inşallah, amin aminnnn
Hacıvat: Gene ağzında bir şeyler dolaşıyor?
Karagöz: Bir şey yok, amin diyorum aminnn
Hacıvat: El cinni, mela cinni, kör cinni, estane mestaneeee
Karagöz: Şu herifi de götür cinni, aminn aminnn
(Cin gelir Hacıvat’ı götürür, çarpık bir halde geri getirir)
Karagöz: (gülerek) Ha haayyy, aman Hacı cav cav kuyu çengeline dönmüşsün
Hacıvat: Sahi mi? (kendine bakarak) Eyvahh, ben ne olmuşum?
Karagöz: Gülme komşuna gelir başına
Hacıvat: Ben sana demedim mi aminden başka lakırdı karıştırma diye, senin yüzünden bakar mısın ne hale geldim
Karagöz: (hafif sesle) Daha beter ol inşallah
Hacıvat: Ne dedin?
Karagöz: Allah beterinden saklasın dedim
Hacıvat: Cinlere yalvaralım, bizi bağışlasın eski halimize koysun
Karagöz: Yalvaralım Hacıvat
Hacıvat: Hadi sen amin de
Karagöz: Olur, amin
Hacıvat: El cinnii, mela cinnnii
Karagöz: Amin aminnn
Hacıvat: Gel cinniii, bizi eski halimize koy cinnii
Karagöz: Amin, amin
(Cin gelir, Hacıvat’ı alır gider, eski haline kor getirir)
Hacıvat: Ohhhhhh! Çok şükür düzeldim, buralardan savuşayım (giderken Karagöz seslenir)
Karagöz: Aman Hacıvat beni unuttun, gel savuşma, ben senin arkadaşın değil miyim? Beni de kurtar
Hacıvat: Senin cezandır çek, öğüt dinlemeyenin hali budur işte
Karagöz: (yalvarırcasına) Bir daha dinlerim, kuzum beni de kurtar
Hacıvat: Bir daha bana el kaldırmayacağına söz ver bakayım
Karagöz: Tekme dururken el kaldırmam
Hacıvat: Ne dedin?
Karagöz: Kaldırmam dedim
Hacıvat: Hadi amin de öyleyse
Karagöz: Olur amin aminnn
Hacıvat: El cinniii, mela cinnniii
Karagöz: Amin aminn, çabuk gel cinniii
Hacıvat: Estaneee mestaneeee
Karagöz: Amin aminnnn
(Cin gelir, Karagöz’ü yukarı kaldırır, perdenin biraz yukarısında durur)
Karagöz: Aman Hacıvat, burda kaldık hadi dua et
Hacıvat: Ne yapalım dua bitti
Karagöz: Şuradan aktardan on paralık daha al
Hacıvat: Aktar dua satar mı hiç?
Karagöz: Kuzum Hacıvat duaya başla
Hacıvat: Estanee mestaneeeee
Karagöz: Amin aminnnnn (cin Karagöz’ü götürür, eski halinde getirir, bırakır gider)
Hacıvat: Hadi Karagözüm geçmiş olsun
Karagöz: Allah müstehakını versin (vurur)
Hacıvat: Yaaa Karagöz, iyiliğe karşı kemlik haa?
Karagöz: Bugün de yarın da, (tokat atar Hacıvat gider) Ey kantoronlu kavak, ben de senin kökünü kurutmazsam bana da Karagöz demesinler (eve girer) Yahuuu
Karagözün Karısı: (içerden) Huuu
Karagöz: (içerden) Benim bir eski baltam vardı şunu ver bakalım
Karagözün Karısı: (içerden) Ne yapacaksın?
Karagöz: (içerden) Sana kışlık odun getireceğim (baltayla gelir) Sen şimdi görürsün kantoronlu kavak (ağaca çıkar türkü söyleyerek ağacı kesmeye başlar)
(Türkü)Kavakta turna sesi var
(Karagöz ağacın tüm dallarını keser, son bir dalın üzerine oturur, keserken Hacıvat gelir)
Hacıvat: Aman Karagöz oturduğun dalı kesiyorsun, düşersin kafan gözün patlar
Karagöz: Sen karışma, defol oradan, şimdi kafana baltayı atarım
Hacıvat: Yazıklar olsun, güzelim ağacı kesmişsin, elin ayağın kesilsin (gider)
Karagöz: Nasıl! Bizi çarpar mı, ben de onu parçalayayım da görsün (ağaca baltayı vurunca dalla beraber aşağı düşer) vay kafam vayyyy
(Korucu Arnavut Bayram ağa gelir)
Bayram Ağa: More çim çesmiştir bu kavaği?
Karagöz: (baltayı arkasına saklar) Ne bileyim ben
Bayram Ağa: Tü allah belasını versin, morey dogru süle çim çesmiştir bu kavayi
Karagöz: Görmedim ben
Bayram Ağa: Sen ne yaparsin burda brey
Karagöz: Ben yolcuyum işime gidiyorum
Bayram Ağa: Ne var o elinde?
Karagöz: Çubuk Çubuk
Bayram Ağa: Ver bana onu bir çekeyim bre
Karagöz: Delikleri tıkalı
Bayram Ağa: Dogru söyle morey nedir o elindeki
Karagöz: Kaval kaval
Bayram Ağa: Ver onu bir çalayım
Karagöz: Çatlak çatlak
Bayram Ağa: (arkadaşı Ramazan ağaya seslenir) Ho more Ramazan
Ramazan Ağa: (karagözün arkasından gelir) Ne var more bayram
Karagöz: (arkasına bakarak) Eyvah arnavutlar ikileşti, şimdi ne halt etmeli?
Bayram Ağa: Ne var bu adamın elinde?
Ramazan Ağa: Balta more kardaş, balta
Karagöz: (kendi kendine) Eyvah şimdi hapı yuttuk
Bayram Ağa: Demek sen çestin bu kavayi
Karagöz: Hayır ben kesmedim bu balta kesmiş
Bayram Ağa: Tüü allah mustehakını versin bee
Karagöz: Tükürme suratıma be
Bayram Ağa: Ho more Ramazan, ne yapalım bu adamı?
Ramazan Ağa: Yakalım more yakalım
Bayram Ağa: Yazıktır more yazıktır
Karagöz: Yazıktır yaa
Bayram Ağa: Yazıktır more, bunu keselim, elindeki balta ile keselim
Ramazan Ağa: Yazıktır more kardaş
Karagöz: Yaa yazıktır
Bayram Ağa: Asalım bunu asalım
Karagöz: Hoppalaaa, beni öldürmek için münakaşa yapıyorlar
Ramazan Ağa: Yazıktır more kardaş yazıktır
Karagöz: Yazıktır yaa
Ramazan Ağa: Bunu kuyuya atalım
Bayram Ağa: Olmaz olmaz, kuyu lazımdır, bağlayalım bir ağaca üzerine biraz bal sürelim bırakalım
Karagöz: Eyvah suratımı arılara sineklere yedirecekler
Ramazan Ağa: Yazıktır more yazıktır
Karagöz: (kendi kendine) Vay köpoğlu herifler, insanı çeşit çeşit öldürüyorlar
Ramazan Ağa: Bunun ayaklarına yüz sopa vuralım
Bayram Ağa: Vuralım more (karagöze) bırak elindeki baltayı, yat aşağıya
(Karagözü yatırırlar, ayaklarını kaldırırlar, bir tutar biri de vurmaya başlar)
Bayram Ağa: Bir imiş, iki imiş
Karagöz: Yavaş vurun be, hay elleriniz kırılsın
Ramazan Ağa: Nasıl, çeser misin kavayi (vurur) bir imiş, iki imiş üç imiş, dört, beş
Karagöz: (ağlamaklı) Vay ayacıklarım vay, yavaş vurun be
Bayram Ağa: More Ramazan kaç oldu bire?
Ramazan Ağa: Bilmem unuttum
Bayram Ağa: (vurur) Baştan bir imiş, iki imiş, altı, yedi, yirmi, otuz
Karagöz: herif hesabı şaşırdı
Bayram Ağa: More şaşırdım kaç idi?
Karagöz: Otuzdu otuz
Ramazan Ağa: More ben de unuttum
Bayram Ağa: (vurur) Baştan bir imiş, iki imiş, üç, dört, elli, altmış
Karagöz: Ha bitiyor
Bayram Ağa: Yetmiş, seksen, doksan
Karagöz: Ha bitiyor haaa
Bayram Ağa: More Ramazan ben şaşırdım, kaç idi?
Ramazan Ağa: More ben de unuttum
Bayram Ağa: (vurur) Baştan bir imiş, iki, üç
Karagöz: Eyvah bu herifler beni sabaha kadar dövecekler
Bayram Ağa: (vurur) Yedi, sekiz, altmış, doksan, doksansekiz, doksandokuz
Karagöz: Ha bir tane kaldı
Bayram Ağa: More Ramazan kaç idi?
Karagöz: Eyvah gene baştan başlayacaklar (ağlamaklı) vay ayacıklarım vay
Ramazan Ağa: More kardaş yeter bu kadar dayak
Karagöz: Hay allah razı olsun
Ramazan Ağa: Takalım boynuna bir ip sokak sokak dolaştıralım herkes suratına tükürsün
Karagöz: Hay inayetinle yerin dibine gir
(Karagözün boynuna bir ip takarlar, perdede dolaştırırlar, birkaç kere dolaştırdıktan sonra Karagöz ellerinden kurtulur)
Karagöz: Oh be ellerinden zor kurtuldum, şimdi bu dalları eve taşıyayım, kışın yakarız (bir dal omuzlar eve götürür) Yahuu, al bakalım sana kışlık odun getirdim
Karagözün Karısı: (içerden) Aaaa! Bu yaş ağacı neden kestin? Allahtan korkmadın mı?
Karagöz: (içerden) Nene gerek kışın ısınırız
Karagözün Karısı: (içerden) Ben allahtan korkarım, yaş ağacı yakamam, götür başkasına ver (karagöz perdeye gelir)
Hacıvat: (perdeye gelerek) Ne yaptın bunun dallarını?
Karagöz: Sen şunu tut, bana yardım et, bizim eve götürelim (ikisi birlikte ağacı tutarlar, sallaya sallaya yerinden sökerler, Ağaçla beraber Hacıvat Karagözün üzerine düşer, karagöz ağacın altında kalır)
Karagöz: Aman Hacıvat, kaldır şu ağacı, altında kaldım
Hacıvat: Dur bakayım (ağacı tekrar kaldırılar, bu defa hacıvatın üzerine düşer) Aman birader altında kaldım, eziliyorum
Karagöz: Geber kerata
Hacıvat: Aman birader kaldır (Kaldırırlar, karagöz ağacı omuzlayıp eve götürür gelir)
Karagöz: Başka bir şey kaldı mı (yere bakar)
Hacıvat: Yaa karagöz işte yaş ağaca balta vuranın hali böyle olur, aman karagözüm nedir bu işler
Karagöz: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler
Hacıvat: Aman birader bana ne vurursun elin kırılsın
Karagöz: Ekler kenetler yine yapıştırırım
Hacıvat: Hoş olsun külhani yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman
Karagöz: Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, ey hacı cav cav bir dahaki oyunda yakan elime geçerse vayyy haline

(Işık söner, oyun biter)

Not:Önemli olan oyunu yazılı olduğu şekliyle ezberleyip oynatmak değildir. Önemli olan karagöz oyunlarının en temel özelliği olan doğaçlama geleneğini kullanarak oyunun temel örgüsünü bozmadan uygun yerlerine güncel espriler ve motifler ekleyerek ilgi çeker bir hale getirmektir. Bu metinde örnek olarak kullanılmış olan müzikler de değiştirilip seyircinin ilgisini çekebilecek güncel müzikler kullanılabilir, ancak kullanılacak müziğin ilgili tiplemelerin genel karakteristiğine uygun olması gerekir.

Karagözün kanlı kavak oyunu Mehmet Muhittin Sevilen (Hayali Küçük Ali) tarafından yazılan Milli Eğitim basımevi tarafından 1969 yılında basılan KARAGÖZ adlı kitaptan alınmıştır.

OYUNLAR SAYFASINA GERİ DÖN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir