Gölge Oyununun Doğuşu

Hayal oyunlarının menşei Hint’e, Ortaasya’ya, Çin’e ve Japonya’ya kadar dayanmaktadır. Milattan sonra dördüncü yüzyılda Cava’lılar daha sonraları da Moğol Türkleri tarafından bu oyunların oynatıldığı kesinleşmiştir. Hayal oyunu Türklerin Ortaasya’dan göçleriyle beraber her gittikleri yere yayılmıştır. 11. yüzyılda Anadolu’ya ayak basan Türkler, aynı yüzyılda Mısır’a da hayal oyununu götürmüşlerdir. Karagöz ve Hacıvat’ın başlarındaki serpuşların Kırgız ve Başkurt başlıklarına benzediği Dr. Jakop tarafından tespit olunmuştur. Bazı Selçuk namelerde Selçuk saraylarında hayal oynatıldığına ait kayıtlara rastlanmaktadır. Şeyh Attar’ın Üstürname adlı yazmasında Cengiz Han’ın oğullarından Oktay Han’ın huzurunda bir Türk’ün hayal oynattığını kaydetmesi, bu oyunu Türklerin İran yoluyla Anadolu’ya da getirdiklerini ispat edecek durumdadır. 15. yüzyılda Bursa ve İstanbul’da hayal oynatıldığına dair pek çok eser mevcuttur. Daha sonra 16. ve 17. asırda hayal oyunu Karagöz adıyla memleketimizde yayılmış, aynı zamanda Yunanistan, Yugoslavya, İtalya yoluyla İskandinavya yarımadasına kadar geçmiştir. Karagöz’ün tesirleri halen Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan ve Romanya’da da yaşamaktadır.

Gölge oyunlarının doğuşu hakkında bir çok görüş mevcuttur. Çin’de doğuşu hakkında şu neticeye varılmıştır. Camın henüz keşfedilmediği zamanlarda Çin’de pencerelere kağıt yapıştırılırmış. Işık yakıldığı zaman, içeride dolaşanların gölgeleri pencereye aksettiği için görülen hareketler hayal oyununun bulunmasına müncer olmuştur. Grube’nin bir eserine yazdığı takdim yazısında, Lavfer bu hususu ispat etmiştir.

İkinci görüşe istinaden Dr. Jakop, Çin gölgeleri, yani hayal ilk defa milattan evvel 121 tarihinde Vu adındaki Çin imparatoru zamanında ortaya çıkmıştır. İmparator Vu’ya ölen eşinin hasretini gidermek için bir oyuncu, bir perde arkasında onun hayalini göstermiştir demekte ve bu görüşü desteklemektedir.

“Türkiye’deki Karagöz oynatanların (Hâyalilerin) rivayetine göre, gölge oyunu 14. asırda Şuştar (veya Küşter) şehrinden (İran’dan) Bursa’ya muhaceret eden Şeyh Muhammed Küştâri tarafından icat edilmiştir. Bursa Ulu caminin inşaasında çalışan iki işçi meşhur Hacivat ile Karagöz’ün nükteli sohbetleri ile diğer işçileri işten alıkoydukları için, Sultan Orhan’ın gazabına uğramış ve Sultanın emriyle öldürülmüşlerdir. Şeyh Küştâri, az bir müddet sonra pişman olan Sultanı, ikisini de tasvir halinde perdede diriltmek suretiyle teselliye çalışmış. Şeyh Küştâri hakiki yaşamış bir zattır. Bursa’da medfundur. Hayal oyunlarının cereyan ettiği meydan (perde) Şeyh Küşteri Meydanı diye anılır. Ve bir çok perde gazellerinde şeyhin ismi oyunun mucidi olarak geçer”.

İkinci rivayet ise Evliya Çelebi’ye dayanmaktadır.Selim Nüzhet Gerçek, Evliya Çelebi’den şu iktibası yapmaktadır; Karagöz İstanbul tekfuru Kostantin’in saisi idi. Edirne kurbündeki Kırkkiliseden bir miri sahip kelam, ayyarı cihan kıptî idi. Adına Sofyozlu Karagöz Balî Çelebi derlerdi, Tekfur Konstantin yılda bir kere Alaaddin Selçuki’ye gönderdikte Hacivat ile Karagöz’ün birbiri ile mubahase ve mücadelelerini o zamanın pehlivanları hayalî zıll’a koyup oynatırlardı. Hacıvat ki Bursalı Hacı İvaz’dır. Selçukiler zamanında Yorkça Halil ismi ile müsemma peyki resulullah idi.Efeoğulları namı ile ecdatları şöhret bulmuştu.

Şimdiye kadar Karagöz hakkında yazılan eserlerde söylenebilen, özet olarak yukarıdaki esaslara dayanmaktadır. Şurası muhakkaktır ki, gölge oyunları Çin ve Ortaasya’dan Türkler vasıtası ile önce yakındoğu ya ,daha sonra da Mısır’a ve Balkanlara getirilmiştir.

Ritter’in de dediği gibi Karagöz ve Hacıvat hayal perdesine Anadolu’da girmiştir. Anadolu ve Türk tiplerinin en popüler şekilde temsilcisi olan Karagöz ve Hacıvat iki ayrı şahsiyeti temsil eder. Karagöz, pervasız, sade, açık kalpli olan halkın temsilcisidir. Hacıvat tahsil görmüş, merasim ve teşrifata tabii, dalkavuk ruhlu, işinin çıkarına bakan bir tiptir. Bunlardan başka Türk mahallesinin kadın, erkek birçok tipleri bütün özellikleriyle bu perdede temsil edilir. Karagöz oyunu, tek bir sanatkar tarafından bu tiplerin her biri sahneye getirildikçe onların konuşma, şive ve huy taklitleri yapılarak nükteli sözler sarf edilerek, arada aynı zamanda bir vaka yürütülerek oynatılır.

Karagöz’ün bir de tasavvuf tarafı vardır. Hayal oyunları Osmanlılar zamanında zıll-î hayal adı altında oynatılmış, daha sonra halk arasında Karagöz oyunu haline inkilâp etmiştir. Mutasavvuflarca bütün yaşayanlar ve eşya birer gölgedir, tanrının kudretli eli onları idare eder. Hepsi gelip geçicidir. Bu hususa perde gazelleri de daima temas etmiştir.

Türk gölge oyununun Karagöz’ü ve Hacıvat’ı tamamen Türk’tür. Esasen ne Evliya Çelebinin ne de başka iddialarda bulunanların aksini ispat etmeleri bu güne kadar mümkün olmamıştır. Bu yerli, tipler Ortaasyadan gölge oyunlarıyla birlikte gelen Türkler tarafından Osmanlı devletinin kurulması sırasında doğmuştur. Halk, hiçbir şeyden çekinmeyen, gözü kara, cesur ve gözünü budaktan sakınmayan halk temsilcisine Kara göz(lü), okur yazar, Arapça ve Farsça’ya vâkıf olana da Hacıvat (Hacı Evhat) adını vermiştir.

Karagöz oyunlarını oynatanlar her ne kadar dine bağlılıklarını izhar etmişlerse de Müslümanların çalgı çalması ve oyun oynatması günah sayıldığından, bu oyun daha ziyade Çingenelere oynattırılmış, onlar da oyunların arasında ve başında bazı Çingenece sözler sarf etmişlerdir. Bu husus, Karagöz’ün Çingene olduğunu değil, bilakis Türklüğünü teyit eder mahiyettedir.

İhsan HINÇER
Türk Folklor Araştırmaları Dergisi No:119 Haziran 1959

Işık ve Gölge

MAKALELER SAYFASINA GERİ DÖN

Summary
Review Date
Reviewed Item
Gölge Oyununun Doğuşu
Author Rating
51star1star1star1star1star

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir